top of page


Işık henüz gölgesiyle tanışmamıştı.
Su ise aynadandı.
Ve o, denizin unutulmuş kıyısında iz bırakmadan dolaşırdı.
Konuşmazdı.
Şüphesiz deniz fısıldarken
dile gerek yoktu.
Kıyıya vuran,
çürümemiş ama çözülmüş - sakladıklarıyla ağırlaşmıştı.
Ne avlayan birini bekliyordu,
ne de bir avı.
Ve o,
denizin ağzından düşenleri topladı
Onları düğümledi.
Zira o kabuktan yayılan bir fısıltıya dönüştürür
Duyulan değil, görülen bir sese.
Ve ona şöyle söylendi:
“Çünkü kabuk, zamanın kırığıdır.
Ve her beden,
diğerinin ardından
bir daha titreşir.”












Add a Title
bottom of page

